Herkese Selamlar,
Ben İTO Marmara Anadolu İmam Hatip Lisesi 9. sınıf öğrencisi, aynı zamanda Çelebi Programı II. Kademe öğrencisi Kemal Emin Dutğun. Bu yazımda sizlerle Çelebi Programı kapsamında gerçekleştirdiğimiz Japonya gezisinden anılarımı paylaşacağım.
Gezimiz 15 Ocak’ta yaklaşık on bir saat süren uzun ve bir o kadar da heyecan verici uçak yolculuğundan sonra Japonya’nın Narita Havalimanı’na inişimizle başladı. Japonya kampımızın ilk durağı Tokyo Camii oldu. Tokyo Camii ibadethane olmasının yanı sıra Müslümanlar için helal market, yemekhane, eğitim ve kültür alanlarıyla da hizmet vermekte ve bu yönüyle adeta Türk kültür merkezi olarak da medeniyetimizi tanıtmaktadır. Camii ziyaretimizden sonra sokakları keşfe çıktık, özellikle geceleri etkileyici sahneler sunan Tokyo sokakları, Türkiye’de rastlamadığımız teknolojik tasarımlara ve büyüleyici ışıklandırmalara ev sahipliği yapmaktaydı.
Japonya kampı hem bir seyahat kampı hem de eğitim kampı olduğu için hafta içi her sabah 8.00'da Japon öğretmenlerimizden Japonca eğitimi aldık. Eğitimler sonrasında belli saatler arasında öğretmenlerimiz ve Çelebi liderlerimiz ile Tokyo sokaklarını gezdik. İlk haftanın sonunda Şintoistlerin tapınağı olan Meiji tapınağına gittik. Şintoistlerin Tapınağı benim için daha önce görmediğim farklı bir yapıdaydı. Sonrasında Budistlerin tapınağı olan Todaiji Tapınağı’na meşhur Buda heykelini görmeye gittik. Buda heykelinin fotoğraflarını daha önce internette ve sosyal medyada görmüştüm ama orada birebir olarak görmek çok güzeldi. Todaiji Tapınağı’nda ibadet eden Budistler’den gördüğüm kadarıyla Budizm’de namaza az da olsa benzeyen uygulamalar mevcuttu.
Günümüzde birçok inananı bulunan Budizm ideolojisini ve Budistlerin birtakım özelliklerini gözlemleme fırsatı bulduğumuz Todaiji Tapınağı’nın ardından bir sonraki durağımız olan Sky Tree’ye yola çıktık. Sky Tree, tıpkı Çamlıca kulesi gibi bir televizyon kulesi olarak işlevini yerine getirirken aynı zamanda dünyanın en yüksek kulesi olması sebebiyle de ziyaretçilerini ağırlıyor. 634 metre uzunluğundaki Sky Tree, Burç Halife’den sonra kendi başına ayakta durabilen en yüksek bina, ancak ziyaretçilerin çıkabildiği yükseklik 451 metreyi geçemiyor. Çıkabildiğimiz en yüksek noktada şahit olduğumuz Tokyo manzarası öylesine etkileyiciydi ki ayaklarımızın altında serili şehri 634 metreden görsek nasıl olurdu diye düşünmeden edemedik
Kampımızın ikinci haftasında Tokyo Camii’nde görevler alma imkanı bulabildik. Bazı arkadaşlarım helal markette çalışırken ben ve arkadaşlarım da Tokyo Camii’nde vakit namazlarında imamlık ve müezzinlik yaptık. Tokyo Camii cemaatine yatsı namazı kıldırma şerefine erişebilmek benim için unutulmaz ve gurur verici bir andı. Tokyo Camii’nde aldığımız görevler Japonlarla daha çok iletişim kurmamıza olanak sağlarken aynı zamanda kültürümüzü temsil edebileceğimiz bir alan oluşturduğu için de heyecan vericiydi. Kampın ikinci haftasını tamamlarken rotamız Miraikan-Edo Müzesi’ne uzandı. Birçok elektronik sistem ve teknolojinin sergilendiği müzede dünyanın elektronik bir maketini izleyebilir ya da benim de en çok ilgimi çeken adeta gerçek bir ameliyat tecrübesi yaşadığınız maketi deneyimleyebilirsiniz. İçinde birbirinden ilginç tasarımların ve sistemlerin bulunduğu müze, Japonya’ya yolu düşenlerin mutlaka görmesi gereken bir yer.
Miraikan-Edo Müzesini gezdikten sonra Teamlab Planets adlı modern sanat müzesini ziyaret ettik. Burası konsept olarak alışılmışın dışında bir yer. İçeriye çıplak ayakla girmek zorunlu, bunun sebebi ise sergi boyunca neredeyse diz seviyesine ulaşan suyun içinde yürümeniz. Birbirinden farklı konseptlerde düzenlenmiş sergi odaları ve ışık şovları ile müze büyüleyici bir deneyim yaşamamıza olanak sağladı.ı Müze gezimizde ilgimi çeken diğer bir sanatsal sunum ise zeminde ışıklar ile yapılan balık hologramlarıydı. Burası Japonya seyahatinde en sevdiğim yerler arasında ilk 3'e girdi.Gezimizin bir sonraki durağında Tokyo Üniversitesi’ne misafir olduk.Mimari açıdan ilham verici fakülte binalarını dolaştığımız üniversitenin tarihçesini de rehberimizden dinleme fırsatı bulduk. Bir lise öğrencisi olarak gelecek hedeflerimi şekillendirirken tekrar araştırmak ve değerlendirmek üzere Tokyo Üniversitesi’ni de listeme ekledim.
Kampımızın sonlarına yaklaşırken benim de Japonya’da en sevdiğim yer olan Fuji Dağı’nı ziyaret etmezsek olmazdı. Fuji Dağı Japonya’nın en yüksek, dünyanın ise yedinci en yüksek dağıdır. Ayrıca aktif bir volkan olma özelliği de gösteren Fuji Dağı, etrafındaki çok güzel göller, yürüme yolları ve kar yağdığında adeta bir görsel şölene dönüşen ağaçlarıyla hayranlık uyandırıcıydı. İlkbaharda ziyaret etme fırsatı bulanlar dağın etrafındaki sakura çiçeklerini görebilirler ancak bizim gibi kışın ziyaret edecekler de Fuji Dağı’nda kar yağışı izlemenin harika deneyimini kaçırmamalı.
Japonya kampımızın son haftasında unutulmaz deneyimler yaşadık. Salı günü rahmetli Barış Manço için Tokyo sokaklarında koro halinde küçük bir konser verdik. Barış Manço’nun Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında Tokyo’da konser verme hayalini vasiyet bilip gerçekleştirebildiğimiz için çok mutluyum.
Bu seyahat hayatımda yaşadığım en iyi deneyimleri edindiğim ve ömür boyunca hatırlayacağım hatıralara sahiplik eden bir seyahat oldu. Bizlerin Japonya'ya gidebilmesinde emeği geçen herkese teşekkür ederim.
2024 Designed By Vakıf Global