40 Yıllık Hatırı Olan Kahve ve Kısa Tarihi

  • Anasayda
  • 40 Yıllık Hatırı Olan Kahve ve Kısa Tarihi
Image
  • 28 Aralık

            Kahve; günümüzde yüz binlerce insanın özellikle enerji vermesi ve lezzeti için tercih ettiği; gerek sıcak gerek soğuk, gerek sütlü gerek köpüklü, gerek filtre gerek espresso bazlı, gerek Türk gerek İtalyan mutfağından birçok farklı çeşidi bulunan yüzyıllar yaşındaki bir içecek. Eğer ki dünyanın neredeyse her köşesinde rahatlıkla erişebileceğiniz bu güzel içeceğin tarihinden haberdar olmak niyetindeyseniz, buyurunuz, yazımıza hoş geldiniz!

            Rivayet odur ki Habeşistanlı bir çoban olan Kaldi bir gün koyunlarını otlatmaktadır. Kaldi’nin keçilerinin bir kısmı daha önce hiç rastlamadığı bir ağacın meyvesini yer. O gün bu meyveleri yiyen keçiler, diğer keçilerden daha dinç ve enerjik davranır. Duruma şaşıran Kaldi kendisi de bu meyvelerden yer ve aynı keçiler gibi kendini oldukça enerji dolu hisseder. Hemen bu meyveyi bir din adamına götürür, olanları anlatır. Meyveyi incelemelerinin ve birkaç denemenin ardından ilk kahve ortaya çıkmıştır. Bu içecek ilk başlarda tıbbi amaçlarla kullanıldı ve yöresel bir içecek olarak kaldı. Meyveler suda kaynatılıyor, sonrasında ise suyu içiliyordu. Ancak 14. Yüzyılda kahvenin Yemen’e ulaşması ile yeni bir çığır açıldı: kahveyi ateşte kavurmak.

            Osmanlılara kahve Kanuni devrinde Yemen valisi tarafınca tanıtılmıştır. Yemen valisi Özdemir Paşa, Yemen halkının seve seve tükettiği kahveyi kendisi de oldukça beğenmiş ve İstanbul’a getirmiştir. Pek uzun zaman geçmeden kahve Türk mutfağındaki yerini almıştır. 1554 yılında İstanbul’da ilk kahvehane kurulmuştu bile. Osmanlı devletinde kahve her ne kadar sevilmiş olsa bile tarihin farklı dönemlerine tam 4 kere yasaklanmıştır. Genel olarak kahve içmenin caiz olup olmadığı tartışması, kahvehanelerin dedikodu yuvasına dönüşmesinden kaçınılması, kahvehanelerde yangınlar çıkması gibi çeşitli sebepler bu yasakları doğurmuştur. Her ne olursa olsun kahve, mutfağımızdaki yerini korumayı başarmıştır. Yalnızca mutfağımızda değil, kültürümüzde de önemli bir yere sahiptir artık Türk kahvesi. Nitekim “Mahalle kahvesi gibi”, “Bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırı vardır”, “Köylünün kahve cezvesi karaca ama sürece” gibi deyim ve atasözlerinin varlığı bunun en büyük kanıtıdır.

Günümüzde içtiğimiz Türk kahvesi; aynı eskiden olduğu gibi kahvenin kavrulması, öğütülmesi ve pişirilmesi adımları izlenerek yapılır. Kahveyle ilgi yeniden bir çığır açacak millet ise Venediklilerdir. Tıpkı Türkler gibi Venedikli tüccarlar da İstanbul’da karşılaştıkları bu içeceği ilk seferde beğenmiş ve ülkelerine taşımışlardır. 1615’te Avrupa’ya gelen kahve, ilk başlarda sokaklarda limonata satıcılarının sattığı bir ek üründen öteye gidemediyse de kısa sürede rağbet görmüş ve en sonunda 1645’te İtalya’nın ilk kahvehanesi açılmıştır. Kahve İtalya’dan yavaş yavaş tüm Avrupa’ya yayılmıştır. Avrupalılar bu bitkinin üretimini sağlamak üzere sömürdükleri topraklarda kahve ağaçlarının ekimini sağlamıştır (özellikle Hollandalılar). Günümüz önemli kahve üretim merkezlerinden olan Endonezya, Hindistan gibi ülkelerde kahvenin tarımı bu sebeple ortaya çıkar. 18. Yüzyılda Avrupa’nın kahve ticaret merkezi Amsterdam olmuştu.

            1800’lü yıllara geldiğimizde ise nihayet Amerika kıtası da kahve ile tanışır. Brezilya imparatoru kahvenin ününü duymuş, kahve ithali için Fransa Guyanasına bir askeri birlik gönderilmiştir. Fransızlar Brezilyalılara kahve satmak istememiştir. Peki günümüzün önemli kahve üreticilerinden olan Brezilya, kahveye nasıl sahip olmuştur? Cevap ilginç: Fransız bir valinin eşinin dikkatini bu birlikteki bir Brezilyalı subay çeker. Askerler Brezilya’ya dönmeden önce subaya bir demet gül verir, güllerin arasında kahve çekirdekleri bulunmaktadır. Bu garip yol sayesinde Brezilya kahveye kavuşmuş olur.

            Kahvenin Amerika Birleşmiş Devletlerinde yaygınlaşması ise 1773 yılında Boston Çay Partisi olarak adlandırılan bir olayla gerçekleşir. İngiltere kralının çaya getirdiği yüksek vergilere isyan edilmiş, 3 gemi dolusu çay Boston Limanı’ndan denize dökülmüştür. Limanın adından dolayı isyana bu ad verilmiştir. Bu olay ayrıca o zamanlar İngiltere sömürgesi konumunda olan Amerika’nın bağımsızlık kazanmasında büyük bir rol oynamıştır. Bu yüzdendir ki günümüz Amerikasında kahve ulusal bir içecek konumundadır.

            1901 yılında Japon bir kimyager ilk çözünebilir kahveyi geliştirdi. Bu buluşu her ne kadar günümüz kahve sektörü için önemli bir adım niteliğindeyse de ancak 2. Dünya Savaşı sonrası popülerleşebildi. Elbette ki tarihin en karanlık çağlarından olan 20. yüzyılın ilk yarısında bu buluşun yaygınlaşması beklenemezdi. Devletler savaşın yaralarını sardıkça ve yeniliklerle modern dünyaya adapte oldukça toplumların refah düzeyleri arttı. Kahvenin gelişimindeki son devrim de 1971 yılında ünlü kahve markalarından birinin kurulmasıyla beraber espresso bazlı kahve türlerinin ortaya çıkması ve kafe kültürünün oluşumuyla yaşanmıştır.

            Günümüzde kahve sektörü petrolden sonra gelen en gelişmiş sektördür. Milyarlarca dolarlık sermayeye sahip, içinde yüzlerce markayı barındıran ve başlı başına bir kültüre sahip olan kahve artık sadece ticari değer taşımamaktadır. Özellikle sosyalleşmek ve insanlarla buluşmak adına pek çok kişi gerek büyük kahve markası zincirlerini gerek butik kafeleri tercih etmektedir. Etiyopya’nın dağlarından dünyanın her köşesine ulaşmış ve neredeyse her kültürde yer edinmiş bu kadim içeceğe saygı duymamak elde değil.

Umarım ki bu yazım hepimizin sevdiği kahveyi bir de tarihiyle yeniden tanımanıza yardımcı olmuştur ve her kahve içişinizde bu bitkinin nasıl da uzun bir yolculuk kat ettiğini hatırlarsınız. Sağlıcakla kalınız!

 

Beyza Nur ŞAHİN

Çelebi IV. Kademe Öğrencisi

 

 

Kaynakça